Irak’ta savaşa karşı olma nedenleriniz neler?
İstanbul Antimilitarist İnisiyatif'in (İAMİ) ilkelerinden biri de şu ya da bu nedene bağlı olmadan bütün savaşlara karşı olmaktır.
‘Haklı Savaş’ kavramı size ne ifade ediyor? Birleşmiş Milletler Şartı’nda saldırı savaşına karşı savunma ve BM tarafından onaylanmış insani müdahale durumlarında güç kullanımı meşru sayılıyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?
BM'nin de onay verdiği “haklı savaş” kavramı esas olarak “meşru müdafaa hakkı”na dayandırılmakta. Ancak bu kavram o kadar anlamsız bir hale gelmiştir ki; neredeyse bütün orduların ortak anlayışı, “en iyi savunma saldırıdır” ifadesinde yatıyor.
Bush yönetiminin kendisini bağlı kıldığı “milli güvenlik siyaset belgesi” de böyle bir anlayış üzerine oturuyor; kendisine yönelik tehlike barındırdığını düşündüğü bir ülkeye saldırı hakkı olduğunu ve bunu hiç çekinmeden uygulayacağını, hatta bu saldırıda kitle imha silahı kullanabileceğini de tüm dünyaya ilan etti. Burada gözetilen “haklılık” ise, gelişen silah teknolojisinin ve ortaya çıkan silahların, ülkelerin kendilerini savunmasını imkansız kıldığı gerçeğine dayandırılıyor. Bu örnekleme elbette daha da uzatılabilir.
Güç kullanımının meşrulaştırılması bugün de olduğu gibi -BM bünyesinde de olsa- yalnızca egemen ve güçlü olan devletlerin işine yarıyor. Yani onların istedikleri gibi müdahale edebilme hakkının meşrulaştırılmasından başka bir şeye yaramıyor.
Bizim bu konuya yaklaşımımızdaki esas unsur ise şu: savaşı ne kadar haklı kılsak da sonuçlarının, canlı ve cansız tüm yaşam üzerinde bir yıkım olacağı gerçeğini ortadan kaldıramayız. Ayrıca savaşın tarafları olan güçler, kendilerini bir militer yapı olarak organize etmek durumunda olacaklardır. Bu ise bizim karşı çıktığımız insanın tektipleştirilmesini ve birey olma özelliğinin ortadan kaldırılmasını, hiyerarşinin, otoritenin bireye egemen olmasını getirir.
Vicdani reddi militarizme karşı mücadele çerçevesinde neden önemli buluyorsunuz?
Antimilitarist mücadele militarizmin bütün yönleriyle ve başta insan unsuruyla ilişkilendirilmek durumunda. Biz buna militarizmin insan kaynağının kurutulması diyoruz.
Ayrıca vicdani reddin bir itaatsizlik örneği olarak da toplumsal değişime yönelik iyi bir yol gösterici ve doğru bir mesaj olduğunu düşünüyoruz.
‘Vicdani ret’ ve ‘total ret’ konumlarını açar mısınız?
Vicdani ret hakkının kullanımı bilhassa Avrupa ülkelerinde yasallaştığından dolayı, askerlik yapmak istemeyen bireyler, sivil hizmetle görevlendirilirler. Ancak birey kendi üzerinde hiç bir yaptırım uygulanmasına izin vermek istemiyorsa sivil hizmeti de reddeder. İşte bunun adına “total ret” denir.
Vicdani reddi bir bireysel özgürlük sorunu olarak mı algılıyorsunuz?
Vicdani retçi esas olarak ölmek ve öldürmek istemeyen ve böylesi bir anlayışa yönelik eğitimin amaçlandığı kurumlarda herhangi bir görev almak istemeyen kişidir. Yani vicdani ret tamamen bireysel bir duruştur. Bireyin kendisiyle ilgili bir tasarrufunun ifadesinden başka bir şey değildir. Bu tasarrufunu -ki varolma hakkı bilinen en temel haktır- özgürce kullanma isteğidir.
Peki bu bağlamda profesyonel askerlik hakkında ne düşünüyorsunuz?
Profesyonel askerlik günümüzde birçok nedene bağlı olarak giderek daha çok ülkede uygulanır hale geldi. Her ne kadar kişinin vicdani tercihinin gözönüne alındığı, daha hoşgörülecek bir sistemmiş gibi görünüyor olsa da, herhangi bir savaş hali insanların zorunlu yedek olma durumlarını ortadan kaldırmıyor. Bugün profesyonel ordunun en gelişmiş şekline sahip olan ABD'nin, geçici askerlik adı altında ve bilhassa da savaş zamanı çeşitli şekillerde orduya kattığı asker sayısı, bireyi özgür kılan tasarruflarının korunabilmesinin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Uluslararası hukuk vicdani ret hakkını belli sınırlar içinde tanır. Ancak haklı savaş kavramını da kabul eder. Bu çerçevede, savaş karşıtı mücadele için uluslararası hukuk ve kurumların rolü ne olmalıdır?
Savaşın ya da güç kullanımının meşru kılındığı hiç bir hukuk, temel hakların korunmasını güvenceye alamaz. Dolayısıyla böyle bir hukuka bağlı kalmanın da zorunlu sayılabilecek hiç bir haklı gerekçesi olamaz.
“Irak’ta savaşa hayır” koordinasyonunu hedefleri, bileşenleri ve iç dinamikleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Savaş karşıtı hareketin bu dönemdeki hedefleri ve yöntemleri ne olmalıdır?
İAMİ bu bileşenin içinde olmakla birlikte, savaşın şu ya da bu biçimde tanımlanmasına karşı çıkma hakkını saklı tutuyor. Koordinasyon, savaşa karşı çıkışın kitlesel bir şekilde yürütülebilmesinin, birarada olmanın ve birlikte bir şeyler yapabilmenin iyi bir yolu oldu.
Biz antimilitarizm temeline dayanmayan savaş karşıtı bir hareketin başarılı olamayacağını düşünüyoruz. Bu anlamda; militarizmin, başta insan kaynağı olmak üzere, silah ve benzeri araçlarına, anlayış ve kültürüne yönelen bir savaş karşıtlığının ortaya çıkması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.